Günümüzde, hayvanlara karşı sevgisizlik ve kötü muamele ne yazık ki sıkça karşılaştığımız bir durum haline gelmiştir. Bu durum, özellikle Müslüman toplumlarda daha da düşündürücüdür. Zira İslam dini, hayvanlara karşı sevgi ve merhameti en üst düzeyde teşvik eder. Peki, hayvanları sevmeyen Müslümanlar bu durumu nasıl açıklayabilir?
İslam’ın temel kaynaklarına baktığımızda, hayvanlara iyi muamele konusunda pek çok öğütle karşılaşırız. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Muhammed’in (sav) hadislerinde hayvan haklarına dair net mesajlar bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz, bir kediyi aç bırakıp ölüme terk eden bir kadının cezalandırılacağını bildirmiştir. Aynı şekilde, susuz bir köpeğe su veren bir adamın affedildiğine dair hadisler de mevcuttur. Yine, Peygamberimizin (sav) bizzat kedisi Muezza’ya olan sevgisi ve merhameti, bizlere hayvanlara nasıl davranmamız gerektiği konusunda en güzel örnektir. Bu ve benzeri birçok örnek, İslam’ın hayvanlara karşı ne denli hassas olduğunu göstermektedir.
Bizler, bu hadislerle ve Peygamberimizin (sav) hayvanlara olan merhametiyle büyüdük. Ancak, bugün sokaklarda sarıklı, şalvarlı insanların hayvanları kovaladığını, onlara kötü davrandığını görmekteyiz. Hatta bazı hoca olarak bilinen kişilerin sosyal medyada hayvanların öldürülmesi gerektiğini söylediklerine şahit oluyoruz. Bu durumu görünce, “Biz aynı Peygamberin ümmetimiyiz?” diye sormadan edemiyorum. Yoksa doğduğumuzdan bugüne kadar anlatılan her şey bir yalan mıydı?
İslam’ın öğretilerine ve Peygamberimizin (sav) örnekliğine bakıldığında, hayvanlara karşı sevgi ve merhamet göstermenin bir Müslüman için vazgeçilmez bir değer olduğunu görüyoruz. Ancak, bazı Müslümanlar bu öğretileri göz ardı ederek hayvanlara karşı olumsuz bir tavır sergileyebilmektedir. Bunun birkaç nedeni olabilir. İlk olarak, kültürel ve geleneksel etkiler, dini öğretilerden daha baskın hale gelebilir. Bazı toplumlarda hayvanlara karşı sevgi ve merhamet yerine, onları sadece işgücü veya yiyecek kaynağı olarak gören bir anlayış hakim olabilir. Bu da dini değerlerin arka plana itilmesine neden olabilir.
İkinci olarak, eğitim eksikliği de önemli bir faktördür. İslam’ın hayvanlara karşı merhametli olmayı teşvik eden öğretileri yeterince bilinmediğinde, insanlar bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeyebilirler. Bu nedenle, dini eğitim ve farkındalığın artırılması büyük önem taşımaktadır.
Üçüncü olarak, modern yaşamın getirdiği zorluklar ve stres, insanları hayvanlarla olan ilişkilerinde daha duyarsız hale getirebilir. Yoğun iş temposu, ekonomik sıkıntılar ve şehir hayatının stresi, insanların hayvanlara karşı daha az duyarlı olmasına yol açabilir.
Sonuç olarak, hayvanları sevmeyen Müslümanlar, İslam’ın temel öğretileriyle çelişen bir tutum sergilemektedir. Bu durumu değiştirmek için, dini eğitim ve farkındalığın artırılması, kültürel ve geleneksel anlayışların gözden geçirilmesi ve modern yaşamın getirdiği zorluklarla başa çıkma yollarının bulunması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, hayvanlara karşı merhametli olmak, sadece bir dini gereklilik değil, aynı zamanda insan olmanın da bir gereğidir. Peygamberimizin (sav) örnekliğini takip etmek, onun ümmeti olarak bizlerin en büyük sorumluluğudur.
Bu durumda, hayvanlara karşı sevgi ve merhamet göstermeyenler olarak, biz gerçekten aynı Peygamberin ümmetimiyiz? Yoksa doğduğumuzdan bugüne kadar anlatılan her şey bir yalan mıydı?